Son mesaj - Gönderen: alperugur - Cumartesi, 02 Kasım 2013 14:36
Vefat eden amcam Nazım UĞUR'a allahtan rahmet sevenlerine sabır diliyorum. Başımız saolsun.
Haberler

Haberler->KÖŞE YAZARLARIMIZ...   
GÜNEŞ ENERJİSİNİN ÖZELLİKLERİ


   Yenilenebilir ve sınırsız bir kaynak olan güneş enerjisi insanlığın gelecekteki enerji problemini çözebilecek bir potansiyel oluşturmaktadır.
    Çok az çevre problemi ortaya çıkarması, ilk yatırım yapıldıktan sonra tekrar yakıt masrafının olmaması, hem termik, hem de elektrik enerjisi olarak kullanılabilmesi evlere ısıtma sistemleri kurulabilmesi açısından çok cazip görünmektedir.
     Güneş enerjisinden doğrudan (fotovoltaik paneller) veya dolaylı yoldan (termik santraller) elektrik elde etmek mümkündür.
 Güneş enerjisi, yaygın bir enerji kaynağı olması bakımından yoğunluğu düşüktür ve bulunulan yere göre değişmeler göstermektedir. Bu da kurulacak tesisin kullanacağı yeryüzü parçasının çok geniş ve düz alanlar olmasını gerektirmektedir.
     Genellikle seracılık ve evlerde sıcak su temininde kullanılan güneş enerjisi özelikle elektriksel ve mekaniksel iş üretiminde çok daha geniş bir alanda kullanılabilir. Hal böyle iken bu konuda ciddi girişimlerin yapıldığı söylenemez. Hala güneş enerjisiyle çalışan ısıtıcı, değişik güç kaynağı gibi düşünülmeyip, daha çok yakıttan tasarruf amaçlı düşünülür. Eğer konutların izolasyonu iyi bir şekilde yapılırsa ve evlerdeki su ısıtmasını güneşten karşılarsak çok büyük miktarlarda yakıt (kalörifer yakıtı) tasarrufu yapılabilir.
    Güneş enerjisi hava kirliliği ve emisyonlar açısından değerlendirilirse herhangi bir kirlenme yoktur. 
    Su kirliliği ve deşarj açısından bakıldığında hiçbir kirlilik üretmez. Ancak olağanüstü hallerde bu sistemin içerisinde bulunan bir takım kimyasallar ve su çevreye yayılabilir.
    Atıklar yönünden bir değerlendirme yapacak olursak ancak çok uzun vadede bazı parçaların değiştirilmesi söz konusudur. Bu sistemlerde gaz, radyoaktif malzeme ve su kirlenmesi bulunmamaktadır. 
    Gürültü kirliliği makul ölçülerdedir. Sistemden sisteme değişiklik gösterir. Evlerde ve arazide kurulum yapıldıkları yerlerde bu tür gürültü önlenebilir. Hareketli aksam yoktur. Başlıca gürültü  inşa aşamasında  meydana gelmektedir.
    Canlı hayatı habitat açısından değerlendirildiğinde etkileri ancak kurulum aşamasında vardır. Bunların kapladığı alan 0.025 km² / MW iken hidroelektrik santrallerin kapsadığı alan 1 km² / MW dır. Bu tesislerin kurulduğu yerlerde başlangıçta ekosisteme zarar verilebilir. Fakat bu zarar yapılacak çalışmalarla asgari ölçülere indirilebilir. 
   Ülkemizde güneş enerjisinin değerlendirilebileceği coğrafi alanlar oldukça fazladır.  Enerjideki sıkıntılarımızın giderilmesi için güneş enerjisinin kesinlikle devreye koyulması  lazımdır. 


 SAYGILARIMLA …

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Cuma, 14 Ağustos 2009 12:02, Yorumlar(0), Hepsini Oku
BİR DE BENDEN DİNLEYİN KÖYÜMÜN YAZINI..


  YAZ GELMİŞSE NE OLMUŞ?


    Çocuklar bostanlarda ğızıl armutlarının en gılıklarına havas edip ğoşmaysalar, el böyüglügündeki ğabağları acımadan yolup gudi yapmaysalar, çayırda gırdıllanmaysalar, yaz gelmişse ne olmuş?


   Harmannarda, ğıranda bağırtılar gelmeyse, ot daşıyan eşşeğler onun bunun batlarına sürte sürte getmeyse, kimse ğızıp bağırmaysa, yaz gelmişse ne olmuş?


   Poğardan yaza hazırlık için cecimler zopalarla patır patır dögülmeyse,yorganlar döşekler havalandırmaya çıkarılmıyorsa,herkeste bir başka telaş yaşanmıyorsa, yaz gelmişse ne olmuş?


   Furunlar yoğurulmuyorsa,ğogisi taaa öbür mehleye getmeyse,son ehmeginde yağ ğonup yenmeyse, hele uşahlara yumurtali golot verilmeyse, yaz gelmişse ne olmuş?


    Milleti bi yayla heycanı sarmaysa, pörühleri damlari yapılmaysa kelüflerin, ve örti döşegi hazırlanmaysa,, çevürmesi için batlari cablamalardan hazır değilse, yaz gelmişse ne olmuş?


    Ğışdan çığan tohlilar ğırğılmaysa, yunları daranmaysa, kirmanlarda bükülmeyse, soyuğ havalarda geymek için bi gugul tohunmaysa, yaz gelmişse  ne olmuş?


    Damların altinda kemreler kesilmeyse,üzerinde beş barmağın izi olan tezekler çığardılıp gurudulmaysa, kesmüklüklere sıra sıra düzülmeyse, yaz gelmişse ne olmuş?


    Ğar suyu yemiş bacalar loğlanmaysa, cılbağalar çıhıp ğoşmaysa, gudi açıp misket oynamaysalar,komşilar hedik pişirmeyseler yaz gelmişse ne olmuş?


    Bacanın üstünde eli belinde gezen delikanlılar babalarından gizli cigara içmeyseler,camlarda saçlarını darayıp caka atmaysalar,bi yerlere bahıp deriin bi iç çehmeyseler, yaz gelmişse ne olmuş?


   Aşşağki mehlenin poğarının önünde akşam sohbetleri olmaysa,birileri kıtlama çay içmeyse,mal davar bi hışımnan mayısları töke töke geçmeyse, yaz gelmişse ne olmuş?


   Harmani atnan süremeysen,gemin üstünde sekiz-on saat kirman gibi dönmeysen,makinaya vurup tozdan üryan olmaysan, saplari saman edip merehlere yığmaysan, yaz gelmişse ne olmuş?


    Yaz gelmişse ne olmuş?


Yaz dostum, yaz gelmişse ne olmuş?


Yaz, dostum!... yaz diyorum,vallaha yaz gene yaz..


Yaz ki, yazsın kalemin, Yaz ki okunsun gönül yüreğin,


Yaz ki, dolsun sözlerin, yaz ki dolsun gözlerin...


Bir gün acaba ne yazdılar diye arayıp bulmak için yaz..


Vallaha yaz, billaha yaz, gene yaz..


Aha, ğış getti geldi yaz….yaz gidecek çabuk yaz…


Buna rağmen yazmaysaz, cidden YAZ GELMİŞSE NE OLMUŞ?


SELAM SEVGİ VE HASRETLE KALIN… BURASI ORADAN NASIL BÜLMEYRİM AMA, İNANIN ORASI BURADAN BEYLE BÜLÜNİYİ..(TABİİ TARAFIMDAN…)


Allaha Emanetimizsiniz...  


Yüksel Yalçın

...


Gönderen YÜKSEL YALÇIN, Cuma, 26 Haziran 2009 17:06, Yorumlar(0), Hepsini Oku
ENERJİ YÖNETİCİLİĞİ

   


   Enerji Verimliliği Kanunu ve bu Kanuna dayanılarak çıkartılan ve 25.10.2008 tarih, 27035 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren     “Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik” gereğince;
   1.Yıllık toplam enerji tüketimi 1.000 TEP ve üzeri olan endüstriyel işletmeler çalışanları  arasından enerji yöneticisi görevlendirilir.
   2.Toplam inşaat alanı en az 20.000 m² veya yıllık toplam enerji tüketimi 500 TEP ve üzeri olan ticari binaların ve hizmet binalarının yönetimleri  ile toplam inşaat alanı en az 10.000 m² veya yıllık enerji tüketimi 250 TEP ve üzeri olan kamu kesimi binalarının yönetimleri, yönetimlerinin bulunmadığı hallerde bina sahipleri enerji  yöneticisi görevlendirir veya şirketlerden veya  enerji yöneticilerinden hizmet alır.
   3. Yıllık toplam enerji tüketimi 1.000 TEP’ten az olan endüstriyel işletmelere yönelik çalışmalar yapmak üzere, organize sanayi bölgelerinde enerjiyöneticisinin sorumluluğunda enerji yönetim birimi kurulur. Bu birimlerde enerji yöneticisi dışında en az iki teknik eleman çalıştırılır.
   4. Kamu kesimi dışında kalan ve yıllık toplam enerji tüketimleri 50.000 TEP ve üzeri olan endüstriyel işletmelerde enerji yöneticisinin sorumluluğunda enerji yönetim birimi kurulur. Bu birimlerde enerji yöneticisi dışında en az bir makine ve   bir elektrik veya elektrik-elektronik mühendisi çalıştırılır. Organizasyonlarında toplam kalite çalışmalarından sorumlu olan ve bünyesinde enerji yöneticisinin     de görev aldığı kalite yönetim birimi bulunan endüstriyel işletmeler bu birimlerini enerji yönetim birimi olarak da görevlendirebilir.
    5. Endüstriyel işletmelerde mühendislik, organize sanayi bölgelerinde makine, elektrik veya elektrik-elektronik mühendisliği, binalarda ise makine, elektrik  veya elektrik-elektronik mühendisliği veya teknik eğitim fakültelerinin makine veya elektrik bölümlerinde lisans eğitimi görmüş kişiler arasından enerji yöneticisi görevlendirilir. Bina sahipleri veya yönetimleri şirketlerden veya enerji yöneticilerinden hizmet alabilir. Kamu kesimi dışında kalan endüstriyel işletmelerde veya binalarda görevlendirilen veya hizmet alınan enerji yöneticilerinden mühendislik alanında lisans eğitimi almış olanlarda Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine  bağlı ilgili Mühendis odasına kayıt olması şartı aranır. 
 Enerji Yöneticisi ve diğer teknik personele eğitim verecek kurum ve kuruluşların gerekli yetki belgelerini almak üzere Elektrik İşleri Etüt İdaresi (EİEİ) Genel Müdürlüğüne başvurmaları gerekmekte olup, bu konuda nihai karar Enerji Verimliği Koordinasyon Kurulu (EVKK) tarafından verilmektedir. 
 
SAYGILARIMLA

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Salı, 23 Haziran 2009 12:03, Yorumlar(0), Hepsini Oku
BAŞARAMAYAN BAŞKANLAR, DİNLENİN..

    


  Başarısızlığı hamlelerle  başarıya dönüştürmek siyasi bir gelenek haline geldi ülkemizde. Partileri,  sermayelerini kendilerinin koyduğunu zannetikleri limited şirket patronu sanıp,  “makam çöreklemesi”ni  elbirliği ile ulusal bir tat haline getirmiş bulunuyoruz.Japonyada siyasi başarısızlık o makamları işgal gibi algılanırken, tasvip etmesek de bazen harakiriye giden denemelere şahit olduk.
 Aşağıdaki ağızlara yabancımıyız?
-         İstifa ediyorum…Geçirdiğimiz seçimlerde partimi arzu ettiğimiz yere getiremedim.Bu sebeple Partmin Falanca Başkanlığından istifa ediyorum.
Kısa bir süre sonra;
-         Adayım.Teşkilatımın ısrarlı talepleri üzerine tekrar adayım.
El insaf ya.Bu nasıl siyasi ahlak? Bu nasıl siyasi duruş? Ne demek bu, biliyor musunuz?
-         Ben varım arkadaş.Ben olmalıyım.Başarısız olsam da ben varım  ve buradayım. Kimseye yenildi gitti dedirtmem burayı da kimseye yedirtmem.
Buyurun işte, bir lider modeli.Nereye koyarsanız koyun.
Ayrıca, bizde demokrasi tavandan çalıştığı için, tavanla çatışmayan he anlayış meşru oluyor.Ha bu arada cumhura yenilen aday, delege listelerini belirleyen olduğu için kendi seçilmese de, bir eli, bir kolunun içinde olacağı bir yönetim piramidi dikiliveriyor. Netleştirelim mi?
-         İl başkanı sen ol, ilçe başkanlarını de belirle.Ancak usulune uydurmak için,  listeni yap, kendini seçtir gel ki, sende bizi seçebilesin.
Bu modelin demokratik olduğunu kim söyleyebilir?Hani eşit seçme ve seçilme? O zaman bu ülkede Cumhuriyetin çalışma biçimi bile tartışılması gerekmiyor mu? Cumhur millet ise eğer, bahsettiğimiz bu karar milletten değil bir sınıftan çıkıyor.Yani,  halka rüştünü ispat etmişler ve ehil olanlar değil, il merkezlerine ve genel merkezlerde adamı olanlar “adam” oluyor.Ne kadar mı çirkin? İri yarı bir adama, orta birinci sınıf çocuğunun takım elbisesi giydirilmiş gibi.Bacakları, kolları, karnı dışarıda..Ne garip ki kendileri bu komediyi ya göremiyor  yada üstlerine çok yakıştırıyorlar. Doğru ya, birde kendilerine sorarsanız üstlerinde elbise var mı? var.
Biri DP, diğeri DSP olmak üzere, zaman zaman kürsülerden demokrasi dersleri aldığımız iki partinin Genel Başkanlarının seçildiği iki Genel Kurul geçirdik.Bu yazdıklarımız aynen yaşanmıştır.Yani resmen iki de iki oldu. Eee, ne diyelim darısı diğerlerine..
            Peki ne olmalı.İnecek kardeşim.Başaramayan Genel Başkan,İl Başkanı,İlçe başkanı inecek oradan ki, başarısızlığın ne anlama geldiği fark edilebilsin..ve  aday olmak isteyenler de aday olurken başarısız olursalar oradan inebileceklerini bilsinler.Vekil çıkaramayan başkanlar !.. belediyesini seçtiremeyen başkanlar, yönetimler !.. lütfen gidin ve dinlenin.Eğer kutsal fikirlerinizden istifade edilmesini istiyorsanız çok sevdiğiniz partilerinizin danışma kurulunda yer alabilirsiniz, ne dersiniz?
Not:Bu yazı herhangi “BİR” parti yada il,ilçe hedeflenmemiş, ülkenin geneli için yazılmıştır. Zira hangi parti, hangi il,ilçeye baksanız benzer şeyleri göreceksiniz.
( Başkaaaanımmmm  noolur, bizi bırakma!...)

...


Gönderen YÜKSEL YALÇIN, Salı, 19 May 2009 22:08, Yorumlar(0), Hepsini Oku
( YENİ ) ZİGANA TÜNELİ ve TRABZON-GÜMÜŞHANE- ERZİNCAN DEMİRYOLU

   


  Zigana tüneli hakkında daha önce yazmış olduğum yazımda; 1987 yılında hizmete giren tünelin bakıma alınmak üzere trafiğe kapatılmasının mahsurlarından bahsederek, Zigana Dağı’nda daha uzun bir tünelin yapılmasının gerekli olduğunu vurgulamıştım.  
     Bu konu Gümüşhane kamuoyunun gündemine oturdu ve bu konuda birçok yorum yapıldı. Mühendis arkadaşlarımızca yapılan yorumlar tabiî ki önemli ve dikkate değer yorumlar. Fakat, teknik donanıma sahip olmayan, konu hakkında uzaktan yakından bilgisi olmayan bazı kişilerin alakasız  yorumlarına da şahit olduk ve bunlara gülerek geçtik.   
 Bu arada önemli bir adım atıldı ve yeni bir tünel yapımı için ön proje çalışması başlatıldı. Gümüşhane Üniversitesi ve Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü’nden mühendislerin birlikte başlattıkları çalışma kısmen kamuoyu ile paylaşıldı. Basından edindiğimiz bilgilere göre yeni tünelin Gümüşhane yönünün giriş noktasının Köstere Köyü civarından olması öngörülüyor.
     İlimiz başta mermer olmak üzere çok büyük bir doğaltaş potansiyeline sahiptir. Doğaltaşın Dünya’da oldukça büyük bir pazar payı mevcut. Doğaltaşın yanında  yine büyük miktarda  maden rezervimiz mevcuttur.
     2006 yılında KTÜ yayınları arasında basımı yapılan ve Gümüşhane Mühendislik Fakültesi Öğretim Görevlisi Jeoloji Yüksek Mühendisi İbrahim AKPINAR, Araştırma Görevlisi Jeoloji Yüksek Mühendisi  Enver AKARYALI ve Araştırma Görevlisi Jeoloji Yüksek Mühendisi Yılmaz DEMİR tarafından kaleme alınan GÜMÜŞHANE İLİNİN MADEN POTANSİYELİ isimli kitap çok güzel bir çalışma. İlimizin yer altı potansiyeli detaylı bir biçimde ortaya konulmuş bu kitapta. Başta dost ağabeyim İbrahim bey olmak üzere emeği geçenlere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Adı geçen eserde de zikredildiği üzere ilimiz  milyarlarca metreküp mermer ve diğer doğaltaş rezervine sahiptir.
     İlimizden çıkartılarak işlenecek doğaltaşları dış dünyaya ulaştıracak  en ucuz taşıma yolu denizyoludur. Bu manada Trabzon limanı bize en yakın liman olması hasebiyle önem arzetmektedir.Gümüşhane’nin tek çıkış yolu maden şehri olmasıdır. Bunun için Gümüşhane üzerinden geçecek Trabzon- Erzincan demiryolu ilimizin kaderini değiştirmeye namzettir.
     Bu günlerde birçok platformda Doğu Karadeniz Bölgesini Doğu Aanadolu’ya bağlayacak değişik demiryolu güzergahları dillendiriliyor. Sözü edilen demiryolu hattının Trabzon - Gümüşhane – Erzincan güzergahını takip etmesi en akılcı çözümdür. Zira Gümüşhane bu bölgenin orta noktası konumundadır. Bu konuda ilimizin bürokratlarına, siyaset erbabına ve tüm Gümüşhane’ lilere Gümüşhane’yi sevenlere büyük görevler  düşüyor. 
     Kanuni Sultan Süleyman gümüş madeninden esinlenerek ilimize isim koymuştur. Şimdi zaman, vilayetimizin ismini Altınşehir yapma zamanıdır. Bu potansiyelimiz mevcuttur, yeter ki harekete geçirebilelim.


     Sayın Valimizin, Milletvekillerimizin öncülüğünde; Belediye, Üniversite, ilimizin yetiştirdiği Devlet Adamları ve Bürokratlar, Siyasetçiler , Mühendis-Mimar Odaları,  Meslek Kuruluşları, Sivil Toplum Örgütleri bir platform oluşturularak konu Ankara’nın gündemine taşınmalıdır. Bendeniz  aynı zamanda  Elektrik Mühendisleri Odası İl Temsilcisi olarak bu platformda yer almaya hazır olduğumu ifade etmek istiyorum.   
 
   SAYGILARIMLA

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Cuma, 15 May 2009 08:50, Yorumlar(0), Hepsini Oku
GÜMÜŞHANE ÜZERİNE EKONOMİK BİR DEĞERLENDİRME VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

   


  Gelişmiş ve gelişmekte olan tüm toplumların temel amacı, fertlerin refah seviyesini en yüksek seviyeye çıkarmaktır. Refah, fertlerin sayılamayacak kadar çok olan ihtiyaçlarının karşılanma düzeyi ile yakından ilişkilidir. İnsan ihtiyaçlarını karşılayan temel unsur ise mal ve hizmetlerdir. Zira iktisadi faaliyetlerin temel amacı, insan ihtiyaçlarını tatmin eden mal ve hizmetleri meydana getirmektir. Bu yönden toplumun ihtiyaçları dikkate alındığında, bir toplum nedenli çok çeşit mal ve hizmetten yararlanabilirse, o denli gelişme  ve refahtan pay aldığı düşüncesinde olacaktır.
    İktisadi anlamda gelişme ve refahı gerçekleştirme ise, sınırlı kaynakların israf edilmeksizin “en etkin ve verimli” bir şekilde kullanılmasıyla  mümkün olmaktadır. Refah seviyesini yükseltme çabası içinde olan her insan, en azından iç ve dış çevre ile ilgili gözlem yaparken, sahip olduğu kaynağı rasyonel  bir biçimde kullanmayı arzulayacak ve elindeki faktörlerin gelirini maksimum düzeye çıkarabilme yollarını araştıracaktır. Bu nedenle kaynak fiyatları, kaynakların farklı kullanımlar ve farklı coğrafi sahalar arasında tahsis edilmesini temin edecek ve uzun dönemde transferlerin önüne geçmek imkansız hale gelebilecektir. Buna göre, kaynakların uzun dönemde coğrafi bölgeler arasında da hareket halinde olması kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca, nüfus yoğunluğu, ulaşım vb. altyapı yatırımları ile kültür değişmeleri ve tabiat şartlarını, kaynak hareketine sebep olan başlıca unsurlar  olarak değerlendirmek mümkündür. Mesela, kilometre kareye isabet eden nüfus sayısı dediğimiz yoğunluk, bir çok ekonomik ve sosyal meselenin çözümünde yol  gösterici unsur olarak bilinmektedir.
    Genellikle nüfusu yoğun olan  bölgelerin sanayileşmiş olduğu görülmektedir. Nüfus yoğunluğunun düşük olması ise, iç sanayinin gelişmesine hatta uzun dönemde  sanayi tesislerinin kurulmasına engel olabilmekte ve emek istihdamını zorlaştırabilmektedir.
     Özellikle nüfus yoğunluğunun az ve yeteri kadar sanayileşmemiş bölgelerin sorunlarının  tek çözümü  bu gibi yerlerde sanayi işletmelerinin yerleşmesini sağlamak değildir. Bu bölgeler ya coğrafi konumları yada iklim ve öteki kuruluş yeri faktörleri yönünden sanayileşme için elverişsiz olabilirler. Bu bölgelerin gelişmesi için yöresel verimliliğin yüksek olduğu sektörlerin özendirilmesi gerekir. Örneğin bu bölgeler bozulmamış bir doğal yapıya sahipse, organik tarımda hızlı bir gelişme sağlanabileceği gibi, bölge turizme açılabilir yada bölgedeki madenlerin çıkarılmasına ve değerlendirilmesine gidilebilir.
   Gümüşhane’nin  mevcut coğrafi konumu gözönüne alındığında  bulunduğu geri kalmışlıktan kendini  bir türlü kurtaramamıştır. Bunun için  öncelikle yapılması  gerekenleri kısaca şu şekilde  özetleyebiliriz:
- Gümüşhane’de, gümüşe dayalı süs ve hediyelik eşya üretimini, emek yoğun bir iş olarak önemli bir sektör haline getirmek,
- Ekolojik yapısı bozulmamış Gümüşhane, organik tarım için uygun bir vadidir. Organik  Tarım ve Hayvancılık desteklenmelidir.
-  Gümüşhane  için çok büyük bir öneme sahip olan Gümüşhane Üniversitesi 2008 yılı itibariyle kurulmuştur. Üniversitenin şehre  kazandıracaklarını dikkate aldığımızda eğitim şehri olan Gümüşhane’nin  gelişmesi. için bütün Gümüşhanelilerin bu konuda   gayret göstermeleri  gerekmektedir. Gümüşhane’ye sosyal, kültürel ve ekonomik katkı sağlayacağı kaçınılmaz olduğu düşünüldüğünde gelecek 10-15 yıl içerisinde Gümüşhane’nin gelişiminde Yaratacağı etki çok büyük ölçekli olacaktır.
- Gümüşhane ilinde potansiyeli olan turizm sektörü desteklenmelidir. Medeniyetin yaşadığı tarihi kent, bugünkü Süleymaniye Mahallesi, mağaraları, gölleri, Şiran Tomara Şelalesi, Kürtün Örümcek Ormanları turizme kazandırılmalıdır.
-  Gümüşhane  Üniversitesi öğretim üyeleri  ve öğrencileri tarafından Gümüşhane’nin gelişmesine yönelik projeler ve Tez’ler hazırlanmalıdır.
- Gümüşhane florasında doğal olarak yetişen endemik, itri ve tıbbı bitkilerin, ilin ekonomisine kazandırılması için ilgili birimler katkı sağlamalıdır.
- Gümüşhane ilinde ihracatın gıda ürünleri, içecek imalatı ve mobilya imalatı gibi iki sektörde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu potansiyelini iyi değerlendirmesi gerekir.
- İlin sembolü durumunda olan kuşburnunu bir kültür bitkisi haline getirilerek üretimi artıracak teknik çalışmaların biran önce gerçekleştirilmesinde fayda görülmektedir. Türkiye’de doğal olarak, yılda 500 ton kuşburnu yetişmektedir. Ancak bunun %13’ü toplanabiliyor. Toplanmasının zorluğu ve fiyatının az oluşundan dolayı %87’si dalda kalmaktadır. Ülkemizde çeşitli ürünlere destekleme primi verilmektedir. Bu nedenle verilecek destekleme primi sayesinde Gümüşhane’nin  kuşburnu da söz sahibi olması sağlanabilir.
- Sulama ve elektrik amaçlı olarak devam eden projeler tamamlandığında, ilin sulanabilir alanları sulamaya açılacak, bitkisel üretim çeşitliliği sağlanabilecek, tarımsal üretim ve hasıla artacaktır.
- Yöresel kaynakların  değerlendirilmesi açısından, birim alandan daha fazla ve birden çok ürün alınmasına imkan veren seracılık yatırımlarına ağırlık verilmesi halinde, tarımdan elde edilen gelirin artırılması mümkündür.
- Hayvancılığın il ekonomisine sağladığı katma değerin artırılması açısından Tarım İl Müdürlüğünce gerçekleştirilmeye çalışılan ve Kaymakamlıklarca da desteklenen et ve süt besiciliği uygulamasının yaygınlaştırılması ile hayvan ırkının geliştirilmesi çalışmalarının proje hedeflerine ulaşması durumunda hayvancılık gelişecektir.
- Gümüşhane ilinde, kamu ihtiyaçlarının mal ve hizmet alımlarında, ilde üretilen ürünlerin ve ilin müteşebbislerinin, eşit şartlarda tercih edilmeleri konusunda yetkililere büyük görevler düşmektedir.
- Pestil, Köme ve Dut Pekmezi üretimi ilde ciddi bir sektör olmaya başlamıştır. Pestil ve Köme gibi Gümüşhane’ye özgü yerel ürünlerin büyük ölçeklerde üretiminin sağlanıp ulusal ve uluslar arası pazarlara sunulması ekonominin gelişmesinde önemli katkılar sağlayacaktır.
  Sonuç olarak; Gümüşhane ilinin mevcut potansiyel varlıkları ve  yatırım  olanakları ve kurulu sınai kapasitesi düşünüldüğünde desteklenmesi gereken sektörlerin hammaddesi yörede bulunan tarım, orman, tekstil, madencilik, mermer, turizm, yöresel gıda ve organik tarım alanları olduğunu söyleyebiliriz.


Kurtuluş MERDAN

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Çarşamba, 08 Nisan 2009 10:05, Yorumlar(0), Hepsini Oku
ZİGANA TÜNELİ

    


    Gümüşhane’yi Trabzon’a bağlayan  devlet karayolu üzerinde bulunan  Zigana Tüneli 1987 yılında hizmete girmiştir. Coğrafi yapıdan kaynaklanan sebeplerle bu yolun ve tünelin  yapımı uzun yıllar almış ve   oldukça da  pahalıya mal olmuştur.
 
 1989 yılında Karayolları Ankara 4.Bölge Müdürlüğü Trafik Başmühendisliği emrinde mühendis olarak çalışıyorken oryantasyon eğitimine tabi tutulmuştuk.Türkiye’nin değişik bölgelerinden yeni işe alınan mühendisler bu eğitime katılmışlardı. Oryantasyon eğitimi sonunda  mühendislere ayrı ayrı birer deneme projesi verilmişti. Eğitime katılan İnşaat mühendisi arkadaşlara da Zigana Dağı’ndan  karayolu inşası projesi verilmişti. Merak edip sebebini sorduğumda ilgili başmühendis arkadaş : “Zigana dağı, karayolu inşası açısından Türkiye’nin en zor bölgesidir, onun için bu projeyi yapmalarını istedik. Bu bölgede uygun bir karayolu projesi yapabilen mühendis ülkenin her yöresinde rahatlıkla yol çıkarabilir.”  şeklinde izahatta bulunmuştu.  Geçtiğimiz hafta mahalli gazetelerimizde Karayolları 10.Bölge Müdürümüzün bir açıklaması yayımlandı. Bu beyanatta; Zigana tünelinin 2010 yılında bakıma alınmak üzere ulaşıma kapatılacağı ve bu süre zarfında ulaşımın servis yolundan sağlanacağı ifade edilmişti.  Karayolları ve tünellerin bakıma alınması elbette gereklidir ancak, bakım süresince servis yolunun kullanılacak olması bu bölge için bir handikap oluşturabilir. Aynı güzergahtaki Mescitli köyü  servis yolunda geçtiğimiz yılarda sürücülerin yaşadığı, yaşadığımız çileler  henüz hafızalarımızdan silinmedi. Özellikle tır , kamyon ve otobüs trafiğinin ağırlıklı olarak seyrettiği bu güzergahta,  hele hele Zigana Dağı zirve noktası civarında bu trafiğin servis yoluna verilmesi bir çok sıkıntılara sebep olabilir.
 
 Sayın Karayolları yetkililerimize buradan çağrı yaparak bu konuyu tekrar masaya yatırmalarını, enine boyuna hesap yaparak makul bir karar vermelerini bekliyoruz. Tünelin kapalı olduğu süre içerisinde ulaşımın aktarılacağı servis yolu bu yükü taşıyamayabilir ve   ulaşım güvenliği ciddi tehlikelere maruz kalabilir. Bu nedenle Zigana Tünelinin bakımının yapılması güvenlik açısından aciliyet arzediyorsa, trafiği kesmeden bakım  yapılması daha  uygun olacaktır. 
 
 Ülke açısından bakıldığında ise, karayolu yerine demiryolu taşımacılığına ağırlık verilmesi kaçınılmaz görülmektedir. Daha önceki yazımlarımda da değinmiştim; ülkemizdeki  yolcu taşımacılığının yüzde 95‘ i ve yük taşımacılığının yüzde 92 ‘si karayolları üzerinden sağlanırken buna mukabil ,yolcuların sadece  yüzde 2,1 ‘i ve yük taşımacılığının ise yüzde   5,1 ‘i demiryolu ile sağlanmaktadır. Yapılan hesaplamalarda; demiryolu ile yolcu taşımacılığı karayoluna göre 3 kat , yük taşımacılığı ise 12 kat daha az maliyetli olduğu ortaya konulmuştur. Yerli enerji kaynakları kullanılarak üretilecek elektrikle çalışan lokomotifler kullanılması halinde ise bu maliyet daha da düşecektir.
 
 Bu perspektiften bakıldığında Zigana dağında daha uzun yeni bir tünel yapılması ve Gümüşhane üzerinden Trabzon-Samsun-Erzurum—Erzincan demiryolu bağlantısının tamamlanması ülke ekonomisine ve yöre insanına çok büyük katkılar sağlayacaktır. 


SAYGILARIMLA …

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Salı, 10 Mart 2009 13:40, Yorumlar(0), Hepsini Oku
GÜMÜŞHANE’DE SEÇİM HAVASI

     


  Seçim çalışmalarının hızlandığı bu günlerde arabaların mikrofonlarından yükselen parti propoğandaları, sokaklardaki afişler, kahve köşelerine yapıştırılmış dev posterler… hertaraf rengârenk olmuş, alabildiğince bütün renkleri görebiliyorsunuz Sokaklarda
     Caddelerde gezerken yine hep aynı sözcükler… kim kazanır sence… İnsanlarda hep merak konusu olur bu… Aslında kimin kazanacağından ziyade,  kimin hizmet edeceği önemlidir. Belediyecilik hizmetinin ayrı bir önemi olduğu düşünüldüğünde particilikten ziyade çalışan ve de dürüst belediyecilik anlayışına sahip insanlar tercih edilir her zaman…
Gümüşhane de seçime katılacak partiler hummalı bir çalışma içerisindeler… Sokaklarda tokalaşmalar, İşyeri, esnaf, ev ziyaretleri… her seçim dönemi alışkın olduğumuz görüntüler bunlar asılında.
     Şehrimiz için yapılması gereken öncelikleri bütün belediye başkan adaylarımız hazırladıkları broşürlerinde çok güzel açıklamışlar: Kentsel dönüşüm projesini hayata geçirmek, Harşit çayının ıslah edilmesi ve ana caddenin trafiği kapatılması gibi birçok benzer vaatler… Hepsinin yapmak istedikleri yada yapacakları benzerlik göstermektedir. Seçim zamanı düşündükleri normal zamanlarda gelmiyor mu bu insanların aklına acaba?  Normal zamanla neyin hesabını yapıyorlar da yapılması gerekenleri unutabiliyorlar…


      Üzerinde durulması gereken başka bir konuda, Seçim yaklaşana kadar hiçbir çalışmada bulunmayan belediye başkanları kazanamama korkusu almaya başlayınca yaz kış demeden, kimin bir isteği varsa rahatça yaptıracağı bir ortam sunar tüm seçmenlerine… Kimin merdiveni eksik, kimin evinin yolu bozuk, hangi sitenin çevre düzenlemesi eksik… Seçim zamanı çok kolay yaptırılacak fırsatlardan bazılarıdır bunlar.


    Son yirmi yılını değerlendirdiğimiz Gümüşhane’nin belediyecilik hizmeti yönünden çok geri kaldığını görmekteyiz. Altyapı hizmetlerinin tamamlanmadığı, gecekondulaşmanın önüne geçilmediği, şehir görüntüsünden uzak bir ilçe görünümünde olan şehrimize hizmet eden belediye başkanlarının bu görevlerini yerine getirmediğini şehrimizi ziyaret eden her insan bunu rahatlıkla görebilir. Şehrimiz için son birkaç yılda az da olsa bazı olumlu gelişmeler yaşanmakta ancak bu yeterli olmamaktadır.


     Şehrin nabzını yokladığımız da ise seçimin iki aday arasında geçeceği kaçınılmazdır. Seçilen kim olursa olsun Gümüşhane’ye hizmet edecek, Gümüşhane’yi bulunduğu olumsuz durumdan kurtaracak bir belediye başkanına ihtiyacı vardır. Gümüşhane sahipsiz değildir. Bu görevi yerine getirecek yeterli beyinlere sahiptir. Her kim seçilirse seçilsin Gümüşhane’nin gelişmesi için öncelikle yapılması gerekenleri belirleyerek bu yönde çalışmalarını sürdürmelidir.


     Tüm adaylara başarılar dileriz

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Pazar, 08 Mart 2009 17:56, Yorumlar(0), Hepsini Oku
HAYATIN İÇİNDEN

       http://www.yaydemirkoyu.org/mkportal/modules/gallery/album/a_536.jpg


        Kimimiz en şatafatlı ortamların o imrenilen masalsı dünyalarından bakar hayata.. Aç gözlü.. ihtiraslı.. kibirli ;
 Kimimiz en sefil mekanların , ızdırap ve dertlerinin acıyla kısık gözleriyle.. Çaresiz ve yorgun…                                     
         Ya da işte ne bileyim? aralarda bir yerde.. 
         Milyonlarca, milyarlarca insan hayatı yaşamakta.Ama pek çoğu mutsuz sanki.. Umutsuz…Ve mutsuz olanlar yetimler,garipler,fakirler,özürlüler hastalar ..vs değil. Aksine belki onlar hayata daha sımsıkı sarılmış daha güçlü..         Babasını asker selamıyla selamlarken yaş akmıyordu şehidin geride kalan yavrusunun gözünden. Bizler göz yaşı dökerken Yada bizler kahvelerde zamanı üç kağıda alıp verirken tekerlekli sandalyeler üzerinde sportif faaliyetlerde dereceler alan özürlü kardeşimizin kazanma ışığını görmemek için televizyon kanalarını değişmedik mi..
       İşçimiz- memurumuz mutsuz, işsizimiz umutsuz... Evlimiz mutsuz,bekarımız umutsuz.. zenginimiz mutsuz, fakirimiz mutsuz.. Küçüğümüz mutsuz, büyüğümüz mutsuz…
     Zaman mutsuzluk zamanı.
     Sanki bizi neyin mutlu edeceğini bilmiyoruz. Huzuru nerde bulacağımız
      Üste her yağmur yağdığında damlayan çatısız iki  göz köy evinde sekiz kardeş büyürken aldığım tadı şimdi kaloriferli apartman dairelerinde ki çocuklarım yaşayabiliyorlar mı?
      Akşamları ğazlambaları altında radyodaki türküleri dinlerken yaşadığım duyguları şimdi odalarındaki bilgisayarlardan dinledikleri müziklerden yada televizyonlardaki izledikleri dizilerden bulabiliyorlar mı ki?
    Sanmam...!
    Çünkü beş altı yaşında iken büyüklerin önden yol açarak ancak gittiğimiz yarım metreyi bulan okul yolundaki heyecanımızı şimdi işime giderken bindiğim arabamda bulamıyorum ki. Üstelik Mustafa öğretmenimin ya da Halil İbrahim öğretmenimim o öpülesi ellerinden şamar yiyeceğimi de bilsem.
    Zaman teknolojiyle birlikte rahatlık getirmeliydi. Çünkü her şey insanlığın, toplumun hizmetine sunulmak için tasarlanmalıydı.
   Rahatlık getirdide.
    Ancak rahatlık nedense mutluluk ve huzur getirmedi.
    Müthiş bir iletişim ve görsel teknoloji çılgınlığı Televizyon radyoyu, internet televizyonu, telefon mektubu, cep telefonu yazıyı, unutturdu Hala mektup yazan kaç kişiyi tanıyoruz etrafımızda..? Oysa mektup biz özlemdir, hasrettir hissettiklerimizi yazar kalemler. Postacıyı beklerken gelen zarfı acarken kalpler yerinden çıkacak gibi olur. Kara trenlere, postacılara ve ucu yanık kâğıtlara türküler yakılmıştır. Oysa şimdi kalem tutan ellerimiz yazmayı unuttu. Klavyenin başında yazılan mailler yada telefon tuşlarında gönderilen sms o kadar hızlı ki. Mutlu olduğumuz yer internet dünyası. kahvehaneler ya da televizyondaki diziler ya da Mehmet Ali’nin çarkı felek yarışmaları olmamalıydı. Tüm bunlara dalıp giderken neleri unuttuğumu ya da nelerden vazgeçtiğimizin farkında mıyız?  Evet teknoloji olsun.. En hızlı ve en geniş şekliyle toplumumuzun kullanımın da olsun.  Ancak  insanı ,aileyi  toplumu bizi biz yapan değerlerimizi  uzaklaştırmasın. Yanı başımızdaki çocuğumuza baba şevkati göstermekten, eşimize ailemize zaman ayırmaktan  engellemesin .Komşumuzu, akrabamızı ziyaretten kesmesin. Toplumu devleti milleti bölücü düşüncelerle zehirlemesin. Dini değerlerimize saygı duysun, korusun ve saysın. Gelin bir akşam televizyonlarınızı, cep telefonlarınızı kapalı tutalım.
     Çocuğunuzu yanınıza alıp onunla isim şehir oynayın.Yan komşumuza çay içmeye gidelim,  Mahallemizdeki fakir komşumuza bir dilim ekmekte olsa bir şeyler götürelim. Bir şiir, bir kitap okuyalım. 
      Bir vakit namaz kılalım.. Ya da bir saatliğine de olsa şunu alacağım şunu yapacağım diye kendi kendimizi hırslandırmaktan vazgeçelim. aç gözlülüğümüzden hırsımızdan vaz geçip dua edip şükredelim. 
       Evet kimimiz en şatafatlı ortamda kimimiz en sefil ortamlarda yaşar bu hayatı.. yada oralarda  bir yerlerde…                         
    Ve herkezde faklı pencerelerden bakarcasına farklı sahneler görür yaşam denen hayat oyununda…                                            
    Ve bizler mutsuz, bizler huzursuz
    Bizlerin mutsuzluğu bir adım ötede olan değersiz şeyler için kendimizi yiyip bitirdiğimiz  hırstan ,çekememezlikten ,aç gözlülükten olmamalıydı..
    Üzülüyorsak ;
   Allaha iyi bir kul, Peygamberime yakışır bir ümmet olamadığımıza üzülelim..                                                       
    Üzülüyorsak;
   Devletine, Milletine, Bayrağına bir şeyler vermeden her şeyi ondan beklediğimize; çalıp çırpma peşinde koştuğumuza üzülelim.
    Üzülüyorsak;
    Topluma, komşuma karşı vurdumduymazlığıma; adam bananeciliğimize üzülelim.
    Üzülüyorsak;
    Ailemize, çoçugumuza ayırdığımız zaman azlığına; o az zamanda bile onlara çok şeyler vermediğimize üzülelim.
    Eminim  bu üzüntüleri hissetmek bile bizi şimdikinden çok daha huzurlu yapacaktır
    Selam ve dua ile ...

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Çarşamba, 04 Mart 2009 18:23, Yorumlar(0), Hepsini Oku
ENERJİ VERİMLİLİĞİ

 
 Türkiye’de yaklaşık 8 milyon bina, 16 milyon konutta ısı yalıtımı yok. Binaların duvarlarında, camlarında ve ısıtma amacıyla kullanılan kalorifer tesisatı ve su tesisatında yapılacak yalıtımla enerjiden yüzde 63 oranında tasarruf sağlanabilir. Bu binalarda yalıtım yapmak suretiyle yıllık 7 milyar dolarlık enerji tasarrufu yapılacağı hesaplanmaktadır. Yalıtım sektörünün büyüklüğü her geçen yıl artmakta olup 2010 yılında 15 milyon metrekübe ulaşması beklenmektedir. Bu konuda halkımız bilinçlenmeli, devletimiz de bu sektöre yönelik olarak teşvik ve KDV indirimi sağlayarak yalıtıma gereken önemi vermelidir. 


      Ülkemizde harcanan enerjinin büyük bir kısmı da ulaştırma sektöründe kullanılmaktadır Türkiye’de yolcu taşımacılığının yüzde 95’i, yük taşımacılığının ise yüzde 92’si karayolları ile yapılmaktadır. Tüketilen yıllık akaryakıtın yarısı karayollarında harcanmaktadır. Demiryolu taşımacılığı ise 1950‘lerden itibaren düşmeye başlamıştır. Demiryolları ile yolcu taşımacılığı yüzde 2,1, yük taşıma oranı ise yüzde 5,1’dir.  Aynı miktarda taşımacılık demiryolu ile otobüslere göre 3 kat, otomobillere göre 12 kat daha az enerji tüketimi ile gerçekleştirilebilir. Demiryollarında lokomotiflerin elektrik enerjisi kullanmaya başlaması ile birlikte verimlilik te  artmıştır. 1975 yılında yüzde 2,72’si elektrikli hat olan demiryolu ağımız 2006 yılında yüzde 22 ‘ye ulaşmıştır. Bu sayede kilometre bazında 7,54 kat daha az enerji tüketimi sağlanmıştır. Dünya Bankası raporlarına göre elektrikli bir lokomotifin bakım maliyeti dizel lokomotiflere göre 5,2 kat daha azdır. Enerji maliyeti açısından da elektrikli işletmecilik 3,2 kat, yağ maliyeti 3,8 kat daha azdır. Bu nedenle enerji tasarrufu açısından demiryolu taşımacılığına ağırlık verilmesi, kent içi toplu taşımacılıkta raylı sistemlerin kullanılması gereklidir.


     Ülkemizde çimento sektöründe harcanan enerji ülke enerji harcamasının yüzde 13,3 ‘üne tekabül etmektedir. Avrupa çimento sektörünün yakıt ihtiyacının yüzde 17 ‘si atık yakıtlardan sağlanırken bu oran Türkiye’de yüzde 2 civarındadır. Çimento fabrikalarında atık yakıt kullanımını hukuki ve idari düzenlemelerle yüzde 25’ e çıkarmak mümkündür.


      Enerji yoğun sektörlerden birisi olan demir-çelik kapsamında ark ocaklı tesislerde enerji tüketiminin yüzde 65’i elektrik, yüzde 35’i doğalgaz, yüzde 5’i motorin,entegre tesislerde enerji tüketiminin yüzde 70’i kömür, yüzde 6’sı elektrik, yüzde 5’i petrol ve yüzde 15’i doğalgaza dayanmaktadır.


     Ülkemizde üretilen elektrik enerjisinin büyük bir bölümü doğalgaza dayalı santralladan sağlanmaktadır. İthal doğalgaz ülkemizdeki elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 40 ‘ına yakın paya sahiptir. Üretim maliyetleri açısından bakıldığında doğalgaz kullanımı verimsizdir. Hidroelektrik kaynaklardan elektrik üretiminin maliyeti 3-4 sent, kömüre dayalı üretimin maliyeti yaklaşık 5 sent iken doğalgaz dayalı üretimin maliyeti 8 sent civarındadır. Türkiye’nin dünyadaki rekabet gücü, yüksek enerji maliyetleri nedeniyle azalmaktadır. Enerji tasarrufu, kayıp-kaçakların önlenmesi, üretimde yeni teknikler önemli faktörler olmakla birlikte esas verimlilik üretimde tercih edilen hammaddeye bağımlıdır.  Yerli ve yenilenebilir enerji kaynakları kullanmak enerjide verimliliğin temelidir. 


    SAYGILARIMLA….


 

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Pazartesi, 23 Şubat 2009 13:34, Yorumlar(0), Hepsini Oku
 3 Sayfalar 1 2 3 


MKPNews ©2003-2008 mkportal.it
 
GeopbyteZ by Zeuder


MKPortal C1.2.1 ©2003-2008 mkportal.it
Bu safya 0.07637 saniyede 25 sorguyla oluşturuldu