Son mesaj - Gönderen: alperugur - Cumartesi, 02 Kasım 2013 14:36
Vefat eden amcam Nazım UĞUR'a allahtan rahmet sevenlerine sabır diliyorum. Başımız saolsun.
Haberler

Haberler->SİZDEN GELENLER   
MOSKUFADA GARİPLER MEZARI ÖYKÜSÜ

GARİPLERİN HÜZÜN ÖYKÜSÜ

Yusuf bir deli oğlan.
Moskufanın üst tarafındaki Ayabakan Taşının(Köyün Daşı) alt kısmındaki köyün eski yerleşim yeri olan, şimdiki adı eskikeliflerin olduğu yerde yaşarmış.Bu köy, yan yana iki mahalleden oluşuyor, biri Hasköyün yaylası tarafında diğeri ise Gurniya  tarafında imiş.
...
Yusuf, annesi Hafize nene ile yaşarmış.Babası Osmanlı Rus harbinin ilk yıllarında vurulmuş dediler, ama cenazesi gelmedi tabii, sadece vuruldu haberi gelmiş o kadar. 
Yusufların, iki inegi 3 de koyunu vardı.Hasköyün yaylasında bir de dededen kalma bi tarlaları varmış.Evin  damında 3-5 bağ ektikleri soğandan başka da birşeyleri yokmuş.Yusufun annesi, Hafize nine, halden düşük, beli iki büklüm sadece malları sağmaya gücü yetebiliyor.Fakırlıh dizboyu geçinip giderlermiş.
...
Köyün Ğurniya tarafındaki mahallesinde ise büyük bir Rum sülalesi yaşarmış.Bu sülalede Yusuf'la aynı yaşta  bir de Zürfe isminde kız varmış.
Rumların, durumları nispeten daha iyi,evlerin önü beyaz kireç boyalı koca koca yaban elmaları varmış.Mal davar sayıları fazla atları katırları sıra sıra dizili, mangurlar ve mangırlar havalarda uçuşuyor. Hor görür Zürfenin babası Yusufu ve müslüman köylüleri.Zaman zaman ev işlerine yardıma çağırır, 3-5 delikli kuruş atıverir önüne.
...
Ancak, bir dert vardı ki kimsecikler işin içinden çıkamadı.Gönül bu ferman dinlemedi.Yusuf gönlünü Rum kızı Zürfeye kaptırmıştı.Zavallı Yusuf, elden ayaktan kesilir Zürfe yi görünce.Yusuf, kendi hayvanlarını otarmaya giderken Zürfenin annesi Marni teyzeye haber verir.Marni teyzenin de hani işine gelir ama, Zürfenin aksi babası babasından korkarlar...
Kösenin kaçaklarında zaman zaman buluşurmuş Yusuf ile Zürfe.
Derken, günler günleri kovalamış yaşları da epey ilerlemişti gençlerin.
Yusuf mülaim bir tip.Anneciğini asla kırmazmış.Yusuf annesine birgün;
-Anne, sana  bir gelin  getireceğim ki göreceksin, gözleri ışıl ışıl.. demiş.
Annesi,
-Be oğul, kim o temiz süt emmiş kızımız? demiş..
Yusuf durmuş, durmuş bir süre cevap verememiş, soruya.Bir Rum kızına gönül verdiğini anlatamamış annesine.Ama bir kere de demiş oldu.Birden heycanla ve gözleri parlayarak;
-Zühre !..  anne, gelinin Zühre demiş.Değiştirmiş Zürfenin adını.Anneciği de hayırlısı ise olur be oğul, kısmet demiş.
...
Hasköyün Paşalar mahallesinde yaşayan bir başka rum zengini oğluna istermiş Zürfeyi.Gelmeler, gitmeler istemeler.Bir curcuna değmeyin...
Fakat Zürfe de yanık mı yanık Yusuf'a. Kararlılar, ya evlenecekler, ya kaçacaklar köyden.Ama herkes emindi, vermeyeceği kesindi Zürfenin babasının.O halde başka çareleri de  yoktu, kaçacaktılar.Nitekim kaçma planlarını da çoktan  yapmışlar.İlk gece Aymemede kalıp, oradan Manastıra geçip kimselerin bulamayacakaları yerlere gitmekti amaçları.
Ancak, bir problem vardı,  Yusufun tek korkusu annesi idi. Ya annesine birşey yaparsalar.Ne yapardı garip. Gönlü yüzünden garip anacığını nasıl bırakabilirdi?
Ancak günler çabuk geçiyordu.Zürfe artık Yusufu sıkıştırıyordu.Yoksa Paşalardan Rum genci Garnik, kararlıydı düğün yapacaktı.Panak yolu gitgellerden  su yolu olmuştu. 
Ne olduysa o gece oldu. Zürfe Yusufa;
-Kaçalım, hemen bugün Yusuf'um kaçalım, dedi..Ancak kaçalım dedikleri gün de, öyle bir yağmur ki, gök boşanıyor.Lambada titreyen alev üşüyor, kap karanlık olmuş köy.. Sanki ay küsmüş yeryüzüne, saklamıştı yüzünü moskufanın sevda kokulu taşlarından..Belki de o da hüzne dayanamadığından yok oluvermişti.Yusuf çaresizdi, Zürfesine kıyamazdı.Sonunda kararını verdi, gözleri yaşlı, içi içini yer bi vaziyette küçük çantasına bir kuru ekmek  ile  bi parça çökelik almak suretiyle hazırlandı.Annesi yattıktan sonra kapı aralığından usulca ;
-Anne hakkını helal et diyebildi sadece...titreyen dudakları yüzünden aşağı boşalan gözyaşlarıyla..duasını okudu ve çıktı.Dönemeyecekti kendisi de biliyordu.Zürfenin babası Dorga'nin, annesine ne kötülükler yapacağını düşünüyordu.Zihni çok bulanıktı, korkuyor, ürküyordu.Ancak Zürfe'si bekliyordu, gitmeliydi, ve gök gürültüleri içinde evden çıkmıştı bir kere.
....
Köyün taşının göğsünde kuytu bir yerde buluştu Yusuf ile Zürfe.İkiside tir tir titriyordu.Ellerinde iki kıymık çıra ile yol bulacaklardı sözde.Yusuf ağlamaklı bir yüzle,
-Annem, annem  dedi,
Zürfe,
-Hayırdır, ne oldu annene Yusuf, diye sordu.
-Sarılamadım anneme.Sarılamadım, uyuyordu, adeta kaçtım.Vicdan azabındayım Zürfe.Ya anneme bi şey olursa? Ayrıca, Dün senin adını ona Zühre diyebildim, adını... Zürfem diyemedim,dedi.
Zürfe;
- Kabulumdu Yusufum, seninle evlenmem için seni herşeyinle kabulum ahdimdi dedi.Adım da Zühre olsun, dedi.
Zühre,Yusufa sarıldı.Ellerinde çıraları da düşmüştü gariplerin. Büyücek bir taşın altına saklanarak yağmurun dinmesini bekliyordular.
İşte ne oldu ise, o an oldu.Deprem oldu sandılar bir anda.Yağmurun ve şimşeğin etkisi ile parçalanan  büyük bir taş, Yusuf ile Zührenin altında saklandıkalrı taşın üstüne düşüvermişti.
Sabah köylüler kalktıklarında iki genci birbirlerine sarılmış halde aşağıdaki düzlükte buldular.Garip kalmıştı aşkları.Mahsun ve öksüz bitti sevdası rum kızı Zührenin ve garip Yusuf'un..
Rivayete göre, Moskufanın bugünkü yaylasının ğıranına 150 metre kala mesafedeki yayla yolu üzerindeki bir mezara gömdüler Yusuf ile Zühre yi.
Gariplerin sevdasına yandı bütün türküler, ve oranın adı "Garipler Mezarı" olarak kaldı. Hüzün türküsünün adı şöyle kazındı Garipler Mezarının taşına;

Gökler yere indi, sel oldu gece,
Ay vuslata küstü,  gitti  o gece
Sevda türküsü kor etti,yaktı o gece,
Yusuf-Zühre garipler, göçtü o  gece...

Yusuf ile Zühre hüzünlü bir şekilde gittiler ancak, dillerden dillere Garipler Mezarı onların aşklarını anlatır.
.....................................
Binlerce geçmişe, binlerce öyküler yazılmıştır.TITANIC battı ama herkes Rose ile John u tanıdı.Her öykünün bir izi vardır mutlaka.İzi olmayan yerden öyküde olmaz.Ölmesin istedim Garipler Mezarı.Hazine çıkacak diye içini oydular, alt üst ettiler, ama kimse içinden atmadı garipler mezarını.O köyde yaşayan, ordan geçen herkes bilir ki, orası garipler mezarıdır.Yaşatalım orayı.Sahip çıkalım.Bu öyküyü oynayalım.Daha da genişletiriz.
......................................
Eyy, benim suskun, sakin sesi çıkmaz köylülerim..
Esti bende gene o köyün rüzgarları.Hüzne yazdım bu gece.Yarın iş günü ve saat gece 02.47 yı gösteriyor.Hepinize gurbet elden selam gönderiyorum. Yusuf ile Zührenin hazin öyküsü vardı ama, hepimiz bu alemde bir Yusuf, bir Zühreyiz biz. Öykülü öyküsüz hepimiz birgün göçüp gideceğiz.
Bu alemde bir hoş seda bir iz bırakalım, sahiplenelim sahiplenecek ne varsa !..

Selam ve Muhabbetle..

...


Gönderen YÜKSEL YALÇIN, Pazartesi, 24 Ocak 2011 00:49, Yorumlar(0), Hepsini Oku
YANARIM

Beyhude dolaştım gezdim boşuna
Hep koşardım ben şeytanın peşine
Ömrüm geldi çattı otuz yaşına
Ben geçen bu boş zamana yanarım


Ezan okunurdu bazen duyardım
Ama yine ben şeytana uyardım
İskambil oynardım kâğıt sayardım
Kahvelerde kaldığıma yanarım


Doğru dürüst bir Cuma kılmadan
İslam deryasından nasip almadan
Hakka giden yolu görüp bulmadan
Bu ömrümün geçtiğine yanarım


Hakkın emrettiği şeylerden kaçıp
Düğünde seyranda içkiler içip
Kafayı bulup ta kendimden geçip
Sarhoş sarhoş gezdiğime yanarım


Bir Namaz kılmadan Zekât vermeden
Hakkın divanına çıkıp durmadan
Allah için hiç kendimi yormadan
Gafil gafil gezdiğime yanarım


Allah için bir ibadet etmezdim
Akıl veren olsa bile tutmazdım
Doğru dürüst besmeleyle yatmazdım
Hayvan gibi yattığıma yanarım


Resul derki ben çok günah işledim
Hata bende ben kendimi suçladım
Tövbe edip Hak yoluna başladım
Bundan böyle Allah için yanarım


Resul KARAKULLUKÇU

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Perşembe, 26 Ağustos 2010 12:59, Yorumlar(0), Hepsini Oku
MÜMKÜNMÜ - 1

Kıranda oturdum hayale daldım
Hayal Dünyasından çıkmak mümkünmü
Cebimden kalemi elime adım
Bir şeyler yazmamak acep mümkünmü


Köyden ne insanlar geldi de geçti
Bir çoğu o köyde menzile koştu
İnan ki o günler güzeldi hoştu
O günleri özlememek mümkünmü


Ömer ağa kaç yıl bak esir kaldı
Zeki emmi şiirlerle ün saldı
Babam Bayram yokluk çekerek öldü
O günleri unutmak hiç mümkünmü


Osman emmi yedirirdi yemezdi
Yardım isteyene hayır demezdi
Hiç kimseyi yarı yolda koymazdı
Bunu bilmiyorum demek mümkünmü


Yakup emmi gofret sakız satardı
Kerem Ali barakada yatardı
Buruğ Ahmet bazen nara atardı
O günleri unutmak hiç mümkünmü


Köyümün insanı yiğitti mertdi
Yoksulluk köyümde büyük bir dertti
Hamza emmi inan oldukça sertti
Tanıyıp bilmemek acep mümkünmü


Harun ağa bazen gürledi esti
Fehmi dede bir gün kediyi kesti
Recep ağbey daldan Toloyu astı
O günleri unutmak hiç mümkünmü


Kor İseyin orta mehle gülüydü
Karagöz Allah’ın hoş bir kuluydu
Mevlüt emiceler hayat doluydu
Eskileri unutmak hiç mümkünmü


Külünk Ahmet penseyle diş çekerdi
Pireden kızınca yorgan yakardı
Hakkını yemiyek ey at bakardı
Bunu bilmiyorum demek mümkünmü


Molla gilde  Nuri dede var idi
Yetim Mehmet peteklere yar idi
Hemit emmi çoktan Hakka yürüdü
Eskileri unutmak hiç mümkünmü


Cinci Pambuk bacalardan kovardı
Deli Ahmet anamıza söverdi
Şükrü hoca bazen bizi döverdi
O günleri unutmak hiç mümkünmü


Resul der duranın adı yâd olsun
Ölenlerin hep ruhları şad olsun
Mekânları cennet, kabri nur dolsun
Ölenleri unutmak hiç mümkünmü


27 MART 2010


  Yiğit lakabıyla anılır derler ya. Bende bu şiiri yazarken yiğitleri lakaplarıyla andım. Yakınları alınmasınlar hepsinden de özür diliyorum, içimden geldiği gibi yazdım. Ölmüşlerimize rahmet, duranlarımıza selamet diliyorum. Sağlıcakla kalın.


Resul KARAKULLUKÇU

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Çarşamba, 31 Mart 2010 18:10, Yorumlar(0), Hepsini Oku
---ÇARESİZLİK ÖYKÜSÜ

Geçen çarşıda bir tanıdık gördüm
Baktım ki halinde bir gariplik var
Ayaküstü biraz hal hatır sordum
Dedi derdim büyük çok sıkıntım var


Dedim ki hayırdır anlat ne oldu
Dedi ki icradan memurlar geldi
Evde ne var ise hep kayda aldı
Şimdi ne bir dolap ne makinem var


Dedi bilmiyorum acep nedeyim
Dedim elimde yok yardım edeyim
Dedi ki sen söyle kime gideyim
Ne halden anlayan ne bilenim var


Şu benim halimi bir duyan olsa
Bana üç beş kuruş borç vere bilse
Düze çıktığımda geriye alsa
Amma bu devirde yapanı mı var


Baktım ki gerçekten büyük acısı
Hiç ilgilenmiyor kardeş bacısı
Ne amcası ne hocası hacısı
Ayağı kayanın hocası mı var


O anlattı benim içim sızladı
Bastı tuzu yaralarım tuzladı
Dertlerinin bir kısmını gizledi
Çünkü anlatacak mecalimi var


Bir kısmın anlattı getirdi dile
Dertlinin halini dertsiz ne bile
Dedim Yüce Mevla’m yardımcın ola
Dedi Amin, ondan başka kimim var


Resul der haddini bilerek yaşa
Hayatta bin türlü dert gelir başa
Elinde var iken harcama boşa
Düşenin ne ahbap nede dostu var.


Resul KARAKULLUKÇU

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Pazartesi, 01 Mart 2010 15:34, Yorumlar(0), Hepsini Oku
YAYLA YENİ İNMİŞTİ…

    Ğara lastihleri vardı ayağında.Arkasında beyaz gırnapnan yırtılan yerlerini tuturmuş.Pantolun paçaları pıtırah gagmasın diye ğıldan çülkilerinin içine ğoymuş.Elinde masdasi, azuhluği omzunda asılı sabah fecirnen galhmış, çobannıha gidiyi.Poğarın üstünde yeni biçilmiş ekin tarlalarında küme küme olmuş davar mal, yeni bir güne damda geceden uyuşmuşluğun intikamı içindeler.
Yalloz geçiler batlardan atlayıp bostannardaki lahanalara dadaniylar.Rahmetli bibi, “Ulaaooo,  Allah ardızi ala, gavurun mallari, bi gıtna bostanın içine sı…dız” diye ğarğışlayi.Gün ışıhlarını , gasgarın  üstünden göndermeye başlarken, davar duzdaşını aşmaya çalışıyor.
     Düzleri geçtikten sonra, ayrılacah yollarında deredeki  su birikintileri,  küçük ğurbağa yavrularının son günlerini yaşayordu.Tutiya çayıri yaylaya gidenlerin türkileri ile şenlenirken, yola tökülmüş yarısi ham yarısi ğararmış ahletler ağız tadı oluyor moziklerin.
     Ğurniya mola yeri, güneş tepelemiş sıcağın anında herüf ister durmiya. bi daşın gölgesinde ğına daşına tükürüp  serçe barmağa sürmek, zaman çabuh geçsin diyeydi.Kerkenkeleler cırıt atiyi o daşdan öbürüne.ve derken saat ikiye geliyi..mali davari  daşın göhsüne yayah, oradan yaylanın çadırına doğru epey zaman geçer nasılsa.Eee, ayam açuh yaa.
     Daşın üsdi biraz tehlikeli idi.Bi ğaç kere ğurt düşmüş davara, sora yalloz geçiler nicoldi diye aramiyah..En eyisi daşın yükseh daşlara çıhıp, ara sıra sılıh çalmah lazım.Eyle ya, bu malın bi sahabi var desinner, hem soora laf ediyler, çoban yatiyi diye.
İki kelüfde  baca tütiyi.Sütte bişmişin ğoğisi çadıra geliyi.Zahar ki, yayla inmeden  yetişdiremediler. Bızdık daşında iki ğız cocuği beşdaş oynayi.Nenesi gügümnen suya yollamiş sözde, ıssız oralar muhat olun birbiriize diye.
Yaylanın poğarının yanında yeşillige bağli bi at, yoldan geçen eşşege segürdiyi.Vıyyy, yohsa dalaşacahlar mi?at vallaha yer oni…
Öküzün çevürmesi seneye yayla çığana kadar boş.
- Yahu ğurt atlayip onnari nasıl yemeyi, diye ahlından geçiren olmadı mi?
- Ula get işeen, o ğadar öküzün arasında vallaha delüh deşig ederler !...
           Birden zağar sesi geldi, çoban çadıra doğri segürtmiye başladi,davar bi yana doğri harıl harıl ahiyi.O da ne, daşın üstünden davara ğurt düşmüşşş…
Eyvahhh....... ıslıhlar, bağırmalar yayla sihleyi.Bi de yanına getti ki, ğoyunun biri boğazlanmış yatiyi.Zağar ğurda doğri gidince ğurt ğaçti, ğoyun çırpiniyi..
-Uyyyy, Allah belaaan vere seni ğurt diye he… Nedecih şimdi?


Devamı başka sefere

...


Gönderen YÜKSEL YALÇIN, Çarşamba, 03 Şubat 2010 18:11, Yorumlar(0), Hepsini Oku
SALİH YALÇIN:BEKLE BENİ YAYDEMİR

Dedik ya bu köy bir cevher diye...Merhum Zeki emi, Resul Karakullukçu ve şimdi de  Salih Yalçın'ın şiirini paylaşalım..(benimkileri de unutmayalım :)


BEKLE BENİ YAYDEMİR


Yayla daştan karaduman indi mi?
Ala baykuş viran eve girdi mi?
Güz yağmuru aralıkta dindi mi?
Bekle beni geleceğim Yaydemir…


Karadaşta mor menekşe açmadan,
Ana arı kovanından uçmadan,
Sarı dana ilk bahara çıkmadan,
Kış ortası geleceğim Yaydemir…


Kara tavuk kuluçkaya yatmadan,
Kurbağalar suyu cemre atmadan,
Halil ağa boz eşeği satmadan,
İlk baharda geleceğim Gümüşhane…


Haber var mı, kelam ile sarmadan,
Çorba yapın bulgur ile sarmadan,
Hepsi kaçıp Trabzona varmadan,
Bekle beni geleceğim Gümüşhane…


Yazma şair Salih bu kadar yeter,
Sılanın kokusu burnunda tüter,
Yakın zamanda hasretlik biter,
Bekle beni geleceğim köyüm ben…


Salih YALÇIN
K.Çekmece/2009

...


Gönderen YÜKSEL YALÇIN, Pazar, 08 Kasım 2009 22:56, Yorumlar(0), Hepsini Oku
YOKMU ACABA

YOKMU ACABA

Dünyada her şeyin bir sınırı var
Sağduyuda sınır yokmu acaba
Kendini bilmezler ne yapıyor gör
Bunları bir gören yokmu acaba

Biz kanuna biz nizama uyarız
Sağduyuyla davranalım diyoruz
Bu söylemle her gün kazık yiyoruz
Bunu gören kimse yokmu acaba

Haburda olanlar yürek dağlıyor
Bu milletin içi bak kan ağlıyor
Bu açılım bize ne kâr sağlıyor
Bunu anlatacak yokmu acaba

Türk Milletin sabrın zorlayanlar var
O sabır taşarsa Dünya gelir dar
Türke Türkten başka kimse olmaz yar
Bunu anlayacak yokmu acaba

Resul der bu vatan emanet bize
Bu vatanda kimler gelmedi dize
Türk Milleti pabuç bırakmaz size
Bunu anlayacak yokmu acaba




RESUL KARAKULLUKÇU




YAYDEMİR KÖYÜ-GÜMÜŞHANE EKİM 2009

...


Gönderen YÜKSEL YALÇIN, Salı, 27 Ekim 2009 16:52, Yorumlar(0), Hepsini Oku
BAŞKAN YÜKSEL'E

Yüksel YALÇIN köyün dernek başkanı
Onun için destek verin YÜKSEL'e
Kırmayalım köye olan aşkını
Beraberce destek verek YÜKSEL'e


Bir köy sevdalısı bir köy aşığı
Köyde hep sallandı tahta beşiği
Köyün sofrasında onun kaşığı
Olsun diyen destek versin YÜKSEL'e


Başkanın nimetin bilen biliyor
Bir çok yardımı da ondan alıyor
Bilmeyenler için için gülüyor
Gülmeyin de sahip çıkın YÜKSEL'e


Çok iyi niyetli çok mütevazı
Bu niyetle uğrar hüsrana bazı
Yinede unutmaz inan ki bizi
Diyerek kefilim başkan YÜKSEL'e


Malı nasıl çobanlara katardık
Sokaklarda çamurlara batardık
Akşamları o çamurla yatardık
Unutmayın destek verin YÜKSEL'e


Devlet Su İşleri Köy Hizmetleri
Bu Özel İdare çözer dertleri
Yaydemir Köyünün güzel fertleri
Çözmek için destek verin YÜKSEL'e


Ayrılık azaptır birlik olalım
Bile ağlayalım bile gülelim
Sorunumuz neyse ele alalım
Çözmek için götürelim YÜKSEL'e


İş yapacak adamımız çok bizim
Uyduracak bahanemiz yok bizim
Ne hikmetse hep karnımız tok bizim
Aç olanlar destek versin YÜKSEL'e


Yiğidin hakkını yiğide verin
Resul der gönlümde hazırdır yerin
Üç - beş sene sonra bu köyü görün
Beğenmesez hesap sorun YÜKSEL'e


Resul KARAKULLUKÇU

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Salı, 29 Eylül 2009 11:23, Yorumlar(0), Hepsini Oku
PARKE TAŞLARI ÜZERİNE DEĞERLENDİRME

    Köy derneği adına resmi olarak yardım toplama yetkisine sahip olmama istinaden köyümüz parke taşları için tüm köylülerimizin kapısını çaldık. Bayram namazında köyümüz imamının bize verdiği destekle beraber,  köyümüz için yardım toplamaya çalıştık.(Resul abiyle birlikte) Camide katılımın yüksek olmasına rağmen yapılan yardım yeterli boyutlara ulaşmamıştır ama yinede köylülerimizin bu konuya duyarlı olması bizim için sevindiriciydi. İstediğimiz parayı toplayama sakta kısa zamanda olumlu sonuç alacağımızı düşünüyorum. Şu ana kadar Yüksel abinin sağladığı yardımlar, dernek üyelerinden ve de köydeki vatandaşlarımızdan topladığımızla beraber 3000TL ödemede bulunduk. Tabi yapılan çalışma 6000 - 7000 TL arasında olunca aşağı yukarı yarısını ödemekle yetinebildik. İşçilerimizin gerek paraya ne kadar ihtiyaçları olduğunu düşünerek gerekse emeklerinin karşılığını almaları gerektiğinin bilincinde olduğumuzdan, bu konuda tüm köylülerimizin yardımda bulunmalarını istirham ediyorum.
     Bu yapılan çalışma köy derneğine ait değil biz burda sadece aracıyız. Bunu farklı maksatlara çekerek kötüye kullanmak isteyenler olabilir. Hatta yardım konusunda birilerine engel olmak isteyenlerde olabilir. Ama ne olursa olsun biz görevimizi yerine getirmek için elimizden geleni yapacağız.
Katılımı tüm köyümüze yaymak adına derneğimize lütfen üye olalım.  Ancak Üye olan herkes dernek yönetiminde yer alabiliyor. Üyelik formu bende mevcuttur isteyen benimle irtibata geçebilir…
    Yapılan çalışma köyümüz için lütfen bunu unutmayalım! Aynı zamanda yapılan işlerin şeffaflığını göstermek adına da köyümüzde yapılan tüm yardımları ilerleyen zamanda kimlerin ne kadar bağışta bulunduğunu liste şeklinde yayınlayacağım. Yardımda bulunanda bulunmayandan da Allah razı olsun…
  Tüm köylülerime selamlar.


Kurtuluş Merdan
Yayder Yönetim Kurulu Üyesi

...


Gönderen M Yucel ERGİN, Cuma, 25 Eylül 2009 12:02, Yorumlar(0), Hepsini Oku
RESUL KARAKULLUKÇUDAN HAZİN BİR ŞİİR..

GELDE GÖR


Köyü hep met ettik,,, iyi güzelde
Köyde nasıl yaşanıyor,,, gel de gör.
İnşallah ki herkes,,, yolun düzelte
Nasıl bir yol,,, anlatayım sende gör.


Sulamaya gitsen,,, suyun keserler
Bir şey desen seni,,, suya basarlar
Üstelersen zaten,,, orda asarlar
İnanmasan,,, hafta sonu gel de gör.


Birisi hortumla,,, bostan suluyor
Senin evde suyuun,,, akmaz biliyor
İçten içe gevreeeek,,, gevrek gülüyor
İnanmasan,,, gel bi on gün kal da gör.


Kışın hava soğuk,,, beğim üşüyor
Olta atsan,,, Sazan gibi düşüyor
Panaklardan,,, kavaak-söğüt taşıyor
İnanmasan,,, Difrilide durda gör.


Köyümüzün,,, havası hoooş suyu hoş
İçmek isterisen,,, durma sende koş
Köyümüz çok güzeeel,,, amma içi boş
İnanmasan,,, Ayvasele  çık ta gör.


Bilmem ne anlatım,,, hangini sayım
Kime ne söyleyiiiiim,,, kime ne deyim
Ne hallere kaldı,,, benim bu köyüm
İnanmasan,,, sahibine bak ta gör.


Resul der çocuğa,,, çok su taşıttım
Kime bir dürttümseee,,, bin ah eşittim
Herhalde ki,,, ben kafayı üşüttüm
İnanmasan,,, gel bir sohbet ette gör.
            
                                         Saygılarımla

...


Gönderen YÜKSEL YALÇIN, Pazar, 06 Eylül 2009 11:25, Yorumlar(0), Hepsini Oku
 2 Sayfalar 1 2 


MKPNews ©2003-2008 mkportal.it
 
GeopbyteZ by Zeuder


MKPortal C1.2.1 ©2003-2008 mkportal.it
Bu safya 0.08368 saniyede 25 sorguyla oluşturuldu